Powered By Blogger

18 Ocak 2013 Cuma

raykov'un abisi

hey,

raykov'un abisi uçakta, üç beş kere firstclass yolculuk yapmıştır. bedava olan firstclass uçuşların hikayeleri aslında bilindik. birçoğumuzun başına gelmiş hadiseler. havayolu şirketleri, her zaman uçakta bulunan koltuk sayısından fazla bilet satarlar. bu satış stratejisi ile ilgili yapılmış istatistiki çalışmalar olduğuna eminim. var bi menfaatleri ki devamlı yapıyorlar. uğraşıp google'dan araştırmayacağım ama ne kadar kar ettiklerini de merak ediyorum doğrusu. 

uçak 200 kişi alıyorsa, bunlardan 3-5 tanesi zaten uçağı kaçırır deyip, pişkin pişkin 205 tane koltuk satmak!? en kötü, ekonomiden herkes gelirse, son check-in yapanlardan birkaçını veya bakın burası önemli önceliği olan kişileri 'business class'a kaydırırız olur biter... düşüncesi?! atıyorum, uçakta emekli pilot var. o 'business class'a geçer, siz de emekli pilotun yerine oturursunuz. bu tabi en masum örneklerden. haa bir de herkesin, business class da dahil olmak üzre geldiğini düşünün. bazen havaalanlarında bağırıp çağıran, çıldıran müşteriler görüyoruz ya; hah işte onlar mağdur olan kişiler. ellerinde biletle, uçakta olması gerekirken, alanda sefil olanlar. kuvvetle muhtemel, bavulları da kaybolur onların. haa unutmadan bu yolculukta raykov'un abisinin bavulu yok.

velhasıl kelam, raykov'un abisinin hem ekonomi parası ödeyerek, hem de önceliği olan yolcuyu geçip, beleş first-class yolculuk etmişliği var. ben yanında değildim ama tanıdığım kadarı ile alkolün dibine vurmuş, yemeğin de kralını yemiştir. afiyet olsun bilader. keşke sen, ben, raykov bunu beraber yapabilsek. ne çok gülerdik? hadi beni boşverin, siz ikiniz bir daha yapabilseniz. raykov'un abisi bugün transit yolcu. uçağı ilk olarak Atatürk'e oradan da Sofya'ya inecek. bu sefer pek şanslı değil. business-class yolcu değil. işin bok tarafı, ekonomi de değil. ee nee? kargoda geliyor. evet bu raykov'un abisinin son uçak yolculuğu, first-class gelip içkinin dibine vurmak varken, kargonun soğuk hava kısmında uçmak, ne kadar da siktiri boktan bir şey olsa gerek? harbiden sikerim böyle işi. deplasmanda ölmek de bir dert.

raykov'u karşılayacağım şimdi, Atatürk'e gidiyorum. uçak 5'te iniyor, ben sallanıyorum. top çeviriyorum. nasıl bir his olduğunu biliyorum. düşündükçe göğsüm daralıyor, gidişimi erteliyorum. bu yazıyı yazayım da öyle gideyim diyorum. derken olmadı düzelteyim diyorum. raykov'um, allah abinin göremediği yılları, hatta çok daha güzellerini sana ve ailene göstersin diyorum... başka da bir şey diyemiyorum. allah'a da pek güvenemiyorum ki ama temenni ediyorum işte. seni çok iyi anlıyorum kardeşim. başın sağ olsun. sana da iyi uykular; raykov'un abisi, ali.

gittim.

Serhan.

Hiç yorum yok: