Powered By Blogger

9 Şubat 2015 Pazartesi

ona ait bir bilinçaltı

selam,

vay anasını sayın seyirciler. bazılarımız, bazılarımız gibi yaşadıklarını hemen unutup, yaşamına kaldığı yerden devam edebiliyor. ters örnek, ben böyle bir insan olamadım, beceremedim. eskiden böyle olabilen adamları, ''oha lan herife bak ekstra large amk..'' deyip ayıplardım. meğer onlar da arkamdan vaaahh vahh, Serhan da iyice kafayı yedi diyorlarmış.

çoğu arkadaşımın yakınlarının mezarlarına onlardan fazla gitmişimdir. Noyan'a gelmişken buna da uğrayayım, e buna da gideyim, aha şurada şu vardı derken.. bütün karacaahmet'i çok defa tavaf ettim :S evet, ben geçmişime saplandım kaldım. olum bak; anı yaşa gibi öğütlere de kulak asmadım. asmak ister gibi oldum mizacım müsaade etmedi. gece uyku tutmadı. alt kişiliklerim devreye girdi. mesela ben, hiç Noyan'ı anmadan mantı yemedim, profiterol yemedim, hatta kızarmış piliç de yemedim. maşallah pek yemek severdi abim, bu yüzden bazen hüzünlü yemek yerim. bazen de, yediğim ona gidiyormuş gibi iştahla ve zevkle yemek yerim. o, sadece aftereight marka çikolata severdi. bir gün; camın kenarında, 10. katta otururken, birini yedim, birini pencereden attım. öyle hepsini birlikte yedik.

hiç abisi ölen adam, olmadı mı bu dünyada? oldu. daha daha fenası geldi insanları başına. 99 depreminde bir çok kişinin ailesi kalmadı be! üstüne sakat kalanlar oldu. oradan bakınca öyle de, buradan bakınca öyle değil. geçen gittim anlattım kafama takılan her şeyi. ''seriş, salak mısın? ben, bok yedim öldüm, gittim. eyvallah devamlı geliyorsun, şimdi sana görüşürüz desem, nerede diye üsteleyeceksin, sen inanmıyorsun ama cidden bir gün görüşüceğiz.'' dedi, Noyan iç sesim. hani gerçekten görüşeceğimizi bilsem, gerçi annem-babam var lan bir bok yapamam. bir de kızar, hem o öyle kaybetmek olur. bana omuzdan ve koldan dar gelir.   

biliyorum, benim bilinçaltımın bunları dedirttiğini. o kadar sıyırmadık daha. aslında sıyırmış da olabilirim. öncelikle hazır mısınız? onu hep aklınızda tutmak istiyorsanız ve seçiminizi yaptıysanız, anlatayım. bunlar zor işlerdir, adamı yorar. siz büyüdükçe ona ait olan sizden ayrı bir bilinçaltınızı da büyütmek zorundasınız. bu bilinç altı sadece ona soru sorduğunuzda veya onun gibi düşündüğünüzde devreye girmeli. normal hayatınıza karışırsa; çift kişilikli olursunuz. çift kişilikli olmak demek, daha fazla psikolojik problem demektir. belki de bu deneyi psikolojide ilk ben yapıyorum. kendinizden olabildiğince bağımsız ona ait bir bilinç altı. ölü, ona sorulan bugüne ait sorulara bile hafif sapmalarla ''updated subconscious/güncellenmiş bir bilinç altı'' ile cevap verebilir. bunun için günde belirli bir zaman çalışmanız gerekmektedir ve bahsi kişiyi gerçekten iyi tanımanız lazımdır. iyi bir gözlemci değilseniz zaten bu işe hiç bulaşmayın. aslında siz bu işe hiç bulaşmayın.

geçen bayramoğlu'na gittim. uzun yıllardır orada yazlığımız vardır ama son birkaç senedir ev kirada. kiracı da aidata mahsuben bir şey ödememiş, tamam sonuçta kiracı ödememiş ama siz de kendinizi sorumlu hissediyorsunuz. yöneticiyi uzun yıllar tanısam da, rahat edemedim. velhasıl kelam, o kadar senede yüzlerce kişiyi misafir ettiğim sitemde evim olmayınca, bana da maalesef yatacak yer çıkmadı. şaşırdım mı? höhöyt dalga mı geçiyorsunuz? elbette ki şaşırmadım. ben olsam, vay eski arkadaşım dışarıda kalmasın diye dört dönerdim. aslında hala dönerim. benim de salaklığım baki midir nedir? neyse güneşlenirken ben yine eskilere çook eskilere daldım. 

sonra üç-beş kere denize girdim. su severim. şansıma deniz de temizdi. biz, beraber denize çok girdik..

eyvallah.

Serhan.



Hiç yorum yok: